Önceleri sesimizi çıkarmamak konusunda kararlıydık ama bir zaman sonra elime geçen terliği zeminde döverken, arada çığlıklar eşliğinde bağırırken buluyordum kendimi.Bizim bey nispeten daha sakin görünmeye çalışsa da işin sarpa saracağını bildiğinden, ŞAŞKIN. Tamam itiraf etmeliyiz ki yeni evli bir çift olarak aşağıda debelenen yeni yetmenin saat mevhumunun olmamasına, annesinin Pazar sabahı 7:00 sularında kalkıp bir uçtan bir uca oğluna yüksek volüm seslenmelerine karşılık nasıl bir tepki vermemiz gerektiğini zerre bilmiyorduk hala bilmiyoruz çünkü birinin kapısını tıklatıp “rahatsız oluyoruz kardeşim” dediğimizde bize karşı alınacak tavıra dair en ufak fikrimiz yok. Tepinmelerim sonuçsuz ya da en fazla bir gün rahat ettiriyor bizi, sonrasında yine can çekişen adamın sözde şarkı söylemesiyle uyanıyoruz, bir de tıngırdatma durumuna dahi gelememiş elektrogitarla çaldığı şarkılara İbrahim Tatlıses üslubuna yaraşır şekilde İngilizce eşlik gıcırtıları. Kuyruğu dik tutmaya çalışıyorum. Olmuyor, sinirlerim harap. Sesini çıkaramayan kapıcımızın sonunda kendini kuran okuyarak yatıştırmaya çalıştığını öğreniyor iyiden iyiye delileniyorum. “Emir kuluyum, ya beni kovarlarsa” diyor serzenişlerimi duyunca. Gece rüyamda binanın yıkıldığını görüp derin bir oh çekiyorum. “Çocuk ses telleriyle sonunda yıktı binayı ” diyorum saçma bulup uyanıyorum.
Meksika (Mexico City) Ocak 2019
1 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder