24 Aralık 2008 Çarşamba

Mutsuzluğum sonsuza kadar sürer


Amfide ders işliyoruz. Dersi anlatan kişi öyle böyle değil, okulun en çaktı mı oturturumlarından. Biz sınıfta el pençe divanken, bir hışım kapı tıklanmaya bile gerek duyulmadan, ben diyeyim erosun ta kendisi, siz deyin önüne pankart asılı çıplak öğrenci, dalıverdi sınıfa. Sınıftan çıt çıkmadı. Ne bir gülüşme ne de hocanın beklenen sert çıkışı. Mücadelesini kendi çapında vermeye çalışan arkadaşın pankartında ne yazdığını şahsen ben görmedim, sınıftakilere sordum onlarda görmemiş. Oysa ki pankartı dikkatlerin yoğunlaşacağı bir merkezde tutsaydı belki…. Zahir bunu düşünememiş, neticede orası bir sanat okulu ve çizim yapan birinin çıplak insanı garip karşılaması gibi bir durum söz konusu olamaz, olmamalı. Bizimki de bir nevi Hipokrat yemini diyelim (mi?).

Vincent van Gogh’un, bir zamanlar kendisi için modellik yapan bir kızı hamile bıraktığı söylentiler arasındadır. Hatta Katolik rahipler bir dönem van gogh’a modellik yapılmasını bile yasaklamışlar. Ne olursa olsun, ben hep sevmişimdir van Gogh’u. Kulağını kesip bir fahişenin eline tutuşturmasından ziyade, sevdiği zaman ne derece tutkulu olduğunu bilmek daha çok etkilemiştir beni. Bir de hastalığının etkisiyle sarı rengine olan düşkünlüğü.


Yaşamı boyunca başarıyı elde edemeyen, kendini yetersiz hisseden, yalnızlık çeken van gogh, kardeşinin desteğiyle ayakta kalmaya çalışmış, gelen parayı boyaları ve diğer malzemeleri için harcayıp açlığı tercih etmiş. Ne azim. Belki de bu nedenle yoksulları çizmeyi hep çok sevmiştir. Vincent van Gogh, kardeşine yazdığı bir mektupta “Böyle devam ederse hedefime varamayacağım. Bu kadar uzun zaman aç kalmasaydım bünyem daha kuvvetli olurdu. Fakat her seferinde daha az çalışmak ya da aç kalmak şıklarından birini seçmem gerektiğinde ben hep aç kalmayı tercih ettim. Bir insan buna nasıl dayanabilir? Açlığın etkisini resimlerimde öylesine görebiliyorum ki geleceğim için kaygılanıyorum. Kısaca sanat uğruna hayatımı tehlikeye atıyorum ve bu yüzden aklımın yarısını yitirdim" diye yazmıştır. Şimdilerde ise sadece bir tablosunun bile paha biçilmez olduğunu düşününce, durum gerçek bir ironiye dönüşüveriyor.

Aşık olmuş. İlk aşk onu fazla hırpalamış, oda kendini dine ve resme daha çok vermiş. Sonra Dul kuzenine gönlünü kaptırmış, ona aşkını sunmuş fakat karşısında “hayır asla” diye yanıt almış. Bir zaman sonra hayatına bir fahişe, bir zaman sonra da intiharı bile göze alan komşunun kızı girmiş. Para da zaten büyük hüsranlar yaşayan Vincent van Gogh, aşk konusunda da şans yolunu bulamamış.

Bir sabah uyanmış, resim malzemelerini de alıp tarlaya doğru yürümüş, kalbine bir el ateş etmiş fakat bu konuda bile şansı yaver gitmemiş. Kurşun ıskalayıp ciğerini delince 2 gün süren acılı bir ölüm olmuş. Kardeşinin kollarında ölüme yol alırken, söylediği son söz “Mutsuzluğum sonsuza kadar sürer” olmuş.

14 yorum:

  1. teşekkürler, bilmiyordum ayrıntıları.

    YanıtlaSil
  2. çok seviyorum bunları okumayı, daha fazla yaz böyle şeyler olur mu:)

    YanıtlaSil
  3. Sevgili efsa ve camilla,
    bu konularla ilgilenen insanların azlığını bildiğim için siz böyle yazınca bir seviniyorım ki sormayın. :)

    YanıtlaSil
  4. gerçekten de acılı bir hikayesi var.
    Ancak bu kendisinin de söylediği gibi bu kadar açlık ve acı olmasaydı belki de bu kadar yoğun bir sanat çıkmazdı ortaya.

    YanıtlaSil
  5. hoşgeldin ful yaprakları,
    sana katılıyorum lakin mutlu insanların daha az ürettiklerine dair bir söylenti mevzu bahis. Ama bu kadar acı ilham perisini çağırırken akıl meleklerini kaçırmış malesef:)

    YanıtlaSil
  6. van gogh hakkında bu kadar ayrıntıyı bilmiyordum güzel bi yazı olmuş kendi adıma teşekkür ederim=)

    YanıtlaSil
  7. Bi' solukta okudum.Herzaman çok etkilenmişimdir sanatçıların yaşam hikayelerinden.Teşekkürler

    YanıtlaSil
  8. Toph ve Perko, öncelikle hoşgeldiniz,
    ilginiz için asıl ben teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  9. İlk giriş. Çok önemli ve özel bir yazı. Blog safsatalarının içinde kaybolurken böyle güzel yazılarıda ((Sanatçıların sıradışılıklarıdır onları sanatçı yapabilen diye düşünürüm çoğu zaman ve haklımıyım neyim dedirten bir yazı)) görünce açıkcası şaşırıyorum ve çok seviniyorum.

    YanıtlaSil
  10. Yorumunuzu okurken çok mutlu oldum. Ne mutlu bana.

    YanıtlaSil
  11. ana sayfadaki tüm yazıları bir solukta nefes darlığı geçirmeden keyifle okudum, bundan sonrada bırakmam peşini Judi;)

    mutlu insanların daha az üretebildiklerine özellikle de snatsal ve edebi anlamda duyularını ve hislerini kaybettiklerine inananlardanım. ressamlar, heykeltraşlar vs. kadar yeraltı edebiyatında da çokça rastlarız mutsuz ama büyük sanatçılara. çok güzel bir yazı olmuş, bi sanatçıyı anlatırken kendi sanatını ortaya koyabilme başarısını yakalamışsın bence gözden kaçmayacak önemli bir ayrıntı bu...;)

    YanıtlaSil
  12. hoşgeldin delirapunzel:)
    takip ettiğim birinin benim hakkımda böyle güzel düşüncelerinin olması çok hoşuma gitti doğrusu. Ne mutlu bana.:)

    YanıtlaSil
  13. vay be. okumaktan zevk duydum, iyi ki yazmışsın ellerine sağlık

    YanıtlaSil
  14. Merhaba, en sevdiğim ressamdır Van Gogh. Yazınızı okuyunca yazmadan edemedim :)
    Mutsuzluktan ziyade, ressamın son sözleri: ... "ıstırap hiç dinmeyecek" olmuş, ve sözün anlamı yalnızca kendisinin değil, insanlığın ıstırabının da yalnızlık olduğunu ya da olacağını vurguladığı için çarpıcı gelmiştir bana hep.Ne acı!

    YanıtlaSil