24 Temmuz 2008 Perşembe

US



Yıl binbilmemkaç. Ergenliğin en tazecik yerinde yapayalnız, salak bir ifadeyle dolanıp, tanımaya çalışırsınız etrafınızdaki kalabalığı. Hayata ikinci doğum başlamıştır artık. Tek bir farkla, bu sefer sancı çeken tarafta siz varsınız. Sakin olmakta fayda var. Eril ya da dişil toplumsal rolü seçmemiz gerektiğini fark eder, karşımıza çıkan bizi bizden alan mümkünse bizden birkaç yaşta büyük birini incelemeye alır, hal ve tavırları birebir kendimizde uygulamaya başlarız. Buna imitasyon halimizde denilebilinir. Aslında ergenlik bir nevi insanın “erdiğini” sanma halidir ki, bu düşünce de tamamen hatadır. Kapılar yumruklanır, amortisörleri bozuk kamyonet gibi yürünür, saçlar taranmaz, ayakkabı özellikle bağcıklısından alınır ve asla bağlanmaz, sonradan bilek ağrılarını tetikleyecek deriler, özenle kol morarana kadar sıkıca sarılır, sarılır. Sizi bilemem ama ben ergenlik dönemini isyanlarla geçirdim. Protestoydu. Doğurulmama, alınmayan kazağa, düz durmayan saçlara isyan. Evde tek ergen olmamanın yanında İlkokula yeni başlamış, “e” harfine sürekli “a” diyen, kapanan kapıların önünde ortalığı ayağa kaldıran, ağlamasıyla her zaman tepenizde, özgürlüğünüze ayakları yetişmeyen kanepenize yayılarak sırıtan küçük kardeşte eşlik edince dadından yinmedi . 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder