9 Ekim 2008 Perşembe

İzleniyorum




Sadece kendi hayatımı baz alıp, ne kadar rutine bindiğini söyleyip üzülmek istemiyorum şöyle kafamı kaldırıp etrafıma baktığımda görüyorum ki insanlarda bu monoton düzenden nasiplerini almışlar. Sabah işe geldiğimde karşılaştığım ilk kişi, narin kıçını yine kaldırmak zorunda kaldığı için suratı beş karış olan sekreter kız oluyor, çoğu zaman meymenetsiz suratına bakmadan günaydın deyip, genelde ağızları hep bir şeylerle dolu olan diğer arkadaşlarıma da bol gülücüklü selamımı çakıyorum, sadece kendi kendine konuşmayı seçen, sandalyesine mümkün olabildiğince gömülü, ofiste yatıp kalktığına inandığım müdürümün hemen karşısındaki masa benimki ( ne şanslıyım değil mi?). Bazen varlığını unuttuğumdan günaydın demeyi de unuturum. Beyefendi çok sosyal olduğundan olsa gerek sert ses tonuyla “günaydın” diye kükrer, bende –kim var orda? dercesine pörtlemiş gözlerimle selamına karşılık veririm. Her sabah kahvaltımı okumazsam olmaz dediğim toplam da 3 tane olan blog yazarlarına ayırım, bu arada peynirli çizimi ve genelde soğuttuğum çayımı içerim, öğle yemeğinde sağlıksız yemekler yemeye bayılırım, akşam eve hep yürümek isterim ama minibüs durağının önünden geçerken dayanamaz binerim, önümde hep parayı uzatmaya üşenenler oturur, şanslıysam evde yemek vardır eğer yoksa soğan acısız bile olsa ağlarım, yemekler yenip de tv karşısına geçtim miii… değmeyin keyfime, koltukta oturabilme yeteneğim yoktur, saat 11 dedin mi gözlerim kapanmaya başlar.

Böyle zamanlarda kendimi Truman Show filminde oynayan Jim carey gibi hissediyorum. Biri bizi izleyip fena halde sıkılıyordur diyorum ama BBG evlerinin bi dönem müptelası olan bir millet olduğumuzu düşününce tereddüt ediyorum. Biri ,ben 9 saat popom sandalyeye yapışana kadar otururken, boyum kadar olan ütüleri bitirmeye çalışırken, lokantada hep aynı çıkan yemeklerden hep aynı olanını seçip yerken, bulaşık makinesini boşaltıp, çamaşır makinesini doldururken umarım keyif alıyordur… Umarım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder